İsmailağa liderini yurt dışına götürmeye çalışmışlar! İkinci Gülen vakası böyle önlenmiş
-
Haber7 – ÖZEL
Manevi önder Mahmud Ustaosmanoğlu ve akabinde Hasan Kılıç’ın Hakk’a irtihalinin ardından son iki yılda iki defa lider değişimi yaşayan İsmailağa Cemaati çalkantılı bir döneme girdi. İsmailağa Camii’nin emekli imamı Ahmed Fikri Doğan’ın yeni şeyh olarak ilan edildiği cemaatte, “Cübbeli Ahmet grubu” olarak nitelendirilen bir hizip, farklı isim üzerinden liderlik iddia ediyor. “İsmailağa Cemaati bölünüyor mu?” sorusunun gündeme geldiği İslami oluşumun geçmişi, bugünü ve yarını bir kez daha tafsilatıyla tartışma konusu oldu.
GAZETECİLER İSMAİLAĞA’NIN KALBİNDE
Nakşibendiliğin en önemli temsilcisi konumunda bulunan İsmailağa Cemaati’nin mevcut durumuyla ilgili tarihinde ilk kez basın mensuplarıyla geniş çaplı bir toplantı düzenlendi.
Haber7 Genel Yayın Yönetmeni Osman Ateşli’nin de aralarında yer aldığı 20 gazetecinin ağırlandığı İsmailağa Camii Külliyesi’nde birçok kritik konuya değinildi.
İsmailağa Cemaati’nin yeni şeyhi Ahmed Fikri Doğan’ın ziyaret edildiği toplantıda, cemaatin önde gelen isimlerinden Salih Topçu, Muhammed Fatih Ustaosmanoğlu ve Abdullah Kılıç’ın samimi beyanlarıyla önemli bir atmosfer oluşturuldu.
Merhum Mahmud Ustaosmanoğlu ve Hasan Kılıç’ın vefatının ardından yaşananların anlatıldığı, fikir ayrılıklarının nereden kaynaklandığının vurgulandığı, aykırı fikirlerin sembolleşen ismi olarak öne çıkan Cübbeli Ahmet’in hangi vasıfla faaliyet yürüttüğü gibi konu başlıklarının işlendiği bilgilendirme toplantısında, İsmailağa Cemaati’nin mâli yapısının nasıl oluşturulduğu ve iç işleyişinin nasıl sağlandığına dair de bilgiler paylaşıldı.
-
Fatih’in Çarşamba semtindeki İsmailağa Camii’nde başlayıp Türkiye’nin bütün il, ilçe ve hatta köylerine yayılan dini oluşum nasıl kuruldu, nasıl kozmopolit bir yapıya ulaştı?
-
Cemaatin kurucusu Mahmud Efendi, şeyhi ile nasıl ve nerede tanıştı?
-
Neden İsmailağa Camii?
-
İsmailağa hocaları nasıl seçiliyor, nasıl yetiştiriliyor?
-
İsmailağa Cemaati’nde şeyhlik bitti mi? Cemaat bölündü mü?
-
‘Cübbeli Ahmet’ olarak tanınan Ahmet Mahmut Ünlü’nün İsmailağa Cemaati’ndeki yeri ne?
-
Cübbeli Ahmet’in İsmailağa ile ilgili sarf ettiği iftiralar neler?
-
İsmailağa Camii’nde işlenen cinayetlerin sebebi neydi?
-
Mahmud Efendi neden yurt dışına çıkarılmak istendi? O plan nasıl akamete uğradı?
-
Mahmud Efendi’yi İsmailağa’dan ayırıp Beykoz Çavuşbaşı’na yerleştirme fikri kimindi?
-
Mahmud Efendi’nin en kritik dönemde kurduğu heyetin gayesi neydi?
-
Mahmud Efendi’nin yakınına sokulmak isteyen hangi grup FETÖ soruşturmasına girdi?
-
‘Paralel Tekke Yapılanması’ (PTY) olarak kast edilenler kim?
-
FETÖ İsmailağa’ya sızmış olabilir mi?
-
15 Temmuz gecesi ‘Gözünüz aydın bu adamdan kurtuluyoruz’ diye telefon açan kişi kim?
-
İsmailağa Türkiye’de İran ve Suudi Arabistan gibi bir rejim mi istiyor?
-
İsmailağa’nın devlete bakışı nasıl?
-
İsmailağa Cemaati mensupları 15 Temmuz gecesi neredeydi?
-
İsmailağa’nın bakanlıklarda örgütlenmeleri var mı?
-
İsmailağa mensuplarının sayısı ne kadar?
-
İslam’ı anlattıkları subayın akıbeti ne oldu?
-
Yıllar önceki “devlete karşı kıyama kalkma” teklifine Mahmud Efendi’nin tavrı nasıldı?
-
Neden ısrarla cübbe ve sarık giyiyorlar?
-
Devlet cemaatlere operasyon yaparsa hangi tarafta yer alırlar?
-
Ecevit iktidarının İsmailağa’ya gönderdiği istihbaratçı ile nasıl ilişki kuruldu?
İşte İsmailağa Cemaati heyetinin anlatımıyla o toplantıdan öne çıkan başlıklar:
İSMAİLAĞA CEMAATİ’NİN KURULUŞ SÜRECİ… ASKER OCAĞINDA BAŞLAYAN SERÜVEN… “AKILLARA GİZEMLİ BİR YAPI GELİYOR, AMA…”
BİR RÜYA VE İSMAİLAĞA
O zaman İsmailağa Camii Şerifi, Osmanlı’nın sonundan itibaren yaşanan süreçte harap olmuş. O günlerde bu camii ile ilgili şerif Ali Haydar Efendi’nin büyük oğlu Şerif Efendi’nin gördüğü bir rüya var. Bu cami şerifin haziresinde şeyhülislamlar var. 1700’lü yıllarda 3 tane şeyhülislam baba, oğul orada yatmaktalar. Oradan bir el camiyi göstererek ‘ne duruyorsunuz?, bu camiyi niye tamir etmiyorsunuz?’ şeklinde bir rüya görür ve bunu babasına anlatıyor. Sonrasında camii şerif tamirata alınıyor.
CUMHURİYET’İN İKİNCİ YARISINDA İSMAİLAĞA’YA ATANAN BİR İMAM: MAHMUD USTAOSMANOĞLU
İSMAİLAĞA CEMAAT Mİ TEKKE Mİ
İsmailağa normal bir cemaat ve sivil toplum kuruluşu değil. İsmailağa bir tekkedir. Ama kanunlar gereği böyle olması mümkün değil. Onun için bir derneğin, vakfın bünyesinde bu hizmetler sürüdürülüyor.
İSMAİLAĞA HOCALARI NASIL SEÇİLİYOR, NASIL YETİŞTİRİLİYOR
İSMAİLAĞA’NIN GELİRLERİ NEREDEN SAĞLANIYOR
Bizim Türkiye genelinde görev yapan hocalarımızın bir kısmı Diyanet mensubu. Okumuş, İlahiyat fakültesini de bitirmiş, imam olarak görev almış ve aynı zamanda bulundukları camide talebe okutup aynı hizmeti yapıyorlar.
Bunun haricinde münferit olarak faaliyet gösterenler var. Yerelde kurdukları derneğe üye olan dernek mensubu kardeşlerimiz tarafından oluşturulan fonla kendi mâlî ihtiyaçlarını karşılıyorlar. Vakfımızın kendi bünyesinde bulunan hocalar da var. Bu tarz ekonomik işlemlerde vakfımızın herhangi bir akarı yoktur. İsmailağa Vakfı’nın bir hanı, hamamı, ticari bir işletmesi yoktur. Yayınevimiz var. Yayınevimiz de birçok kitabı öğrencilere ücretsiz vermek zorundadır. Onun dışında bir akarımız yok.
Mahmud Efendi Hazretleri yıllardır çok dikkatli davranmıştır. ‘Biz bir tekkeyiz, ticarethane değiliz. İnsanlar bize yardım edecektir, bu iş böyle yürüyecektir.’ demiştir. İnsanlar da zekat ve sadakalarını vermiştir, Biz de zekatları gerektiği gibi kullanarak bu hizmetleri bugüne getirdik. Mâlî ve siyasi anlamda hiçbir bagajımız yoktur. Son derece açık, net ve şeffaf bir yapımız vardır.
İSMAİLAĞA’DA ŞEYHLİK BİTTİ Mİ, BÖLÜNMÜŞLÜK VAR MI
CÜBBELİ AHMET’İN İSMAİLAĞA CEMAATİ’NDEKİ YERİ NE?
Ancak bahsedilen kişi yani Cübbeli Ahmet diye adlandırılan kişi bu süreçlerin içerisinde hiç yok. Mahmud Efendi Hazretleri kendi yerine birini tayin ederken çağırdığı 8 kişi arasında Cübbeli Ahmet yok. Hayattayken hizmetlerini yürütsün diye tayin ettiği 10 kişi vardır. Bu 10 kişi içinde de Cübbeli Ahmet yoktur.
‘Ben Mahmud Efendi’nin yanındaydım, kucağındaydım, evladı gibiydim’ diye anlatıyor ya… O zaman Mahmud Efendi çok kritik kararlar verirken sizi çağırmadı yanına. Demek ki ihtiyaç duymadı. Daha önemli şahsiyetler var demek ki… Cübbeli Ahmet, İsmailağa Tekkesi’nin hiyerarşisinin içerisinde hiç yeri yok. (41:24)
Cübbeli Ahmet’in sadece şöyle bir şeyi var, Mahmud Efendi Hazretleri bir tefsir yazmaya karar veriyor. Ruhül Furkan tefsirini yazarken, Cübbeli Ahmet’in ilmi yönü dolayısıyla kendisini o ilmi heyetin içerisine ve başına koyuyor. Tefsir çalışmasını ona yaptırıyor. Onun haricinde Cübbeli Ahmet’in İsmailağa camiası içerisinde, tarikat ve tekke hizmetlerinin yürütülmesi konusunda hiçbirinde yoktur. 2000’li yılların muhtelif dönemlerinde ve Mahmud Efendi’nin vefat ettiği ilk dönemlerde kendisinin, ‘Mahmud Efendi’nin tek halifesi Hasan Efendi’dir. Başka herhangi kimse yoktur’ diye sözleri var. Mahmud Efendi hazretlerinin vefatından sonra 7 ay Cübbeli Ahmet’in herhangi olumsuz bir açıklaması olmuş değil. Ne olduysa o 7 aydan sonra oldu.
Kendi mülahazamı söylüyorum; dedi ki Hasan Efendi yaşlı. Bu fazla gitmez, vefat eder. Dolayısıyla vefat edecek, yerine birini bırakır mı, bırakabilir. Bırakmazsa ne olacak? Dolayısıyla yeni birini bırakır endişesi dolayısıyla ‘daha önce onun halife olmadığını söylemem lazım ki yerine birini bırakamaz, bıraktığı birinin geçerli olması mümkün değil’e getirdi, bugünün hazırlığı için.
CÜBBELİ AHMET’İN İSMAİLAĞA’DAKİ HEDEFİ
CÜBBELİ’NİN AÇIKLAMALARININ İSMAİLAĞA İLE İLGİSİ YOKTUR
Bir defa öncelikli olarak Mahmut Efendi Hazretleri hayattayken bu kimseyi (Cübbeli Ahmet) kendi eli altında tuttu. Tutmasaydı bu çok daha farklı boyutlara veya farklı birilerinin elinde daha farklı amaçlar için kullanılabilecek bir durum ortaya çıkardı gibi geliyor bize. O da Mahmut Efendi’nin vefatından sonra kendisini adeta buldu, asli hüviyetini kazandı, bir esaretten kurtuldu, yani öyle görüyoruz. Bunun Mahmud Efendi Hazretlerinden sonraki süreçte bazılarınız ‘niye konuşuyor bir araya gelip bu işi çözmüyorsunuz.’ diye sorar. Kendisine çok gidildi. Çok konuşuldu, yalvarıldı, rica edildi. ‘Tamam’ dedi işte ‘Artık daha şöyle yapmayacağım’ diyor. Hocanın yani bu anlamdaki verdiği sözlere en fazla dayanabildiği bir gün. Bazen de sürmüyor. O an konuştuğunuz ve karara bağladığınız bir konuyu hemen bozuyor. Geldiğimiz nokta itibariyle Efendi Hazretlerinin hayatta olduğu dönemde televizyonda yaptığı pek çok açıklamalarına biz camia olarak açıklama yapmak zorunda kaldık. Diyanet’e verdi veriştirdi. Hemen biz açıklama yapıyoruz, “Bu kişinin açıklamaları bizi bağlamaz. İsmailağa’yla bir alakası yoktur” falan. İlahiyatlara verip veriştiriyor, imam hatiplere verip veriştiriyor. Biz artık bunun yalanlarını veya bunun yanlış açıklamalarını bize mal olduğu için düzeltmekten bıktık.
Dolayısıyla son tahlilde ‘Artık biz bununla uğraşacak durumda değiliz. Artık kendi bünyemizden bunu atalım. Kendi açıklamaları kendi kendisini bağlasın’ dendi. Ve o şekilde İsmailağa ile artık herhangi bir irtibatı kalmadığı açıklamasını yapmış olduk.
MAHMUD EFENDİ’Yİ YURT DIŞINA ÇIKARMAK İSTEMİŞLER
MAHMUD EFENDİ’NİN BEYKOZ’A GÖTÜRÜLMESİ… ‘MARİFET’ SÜRECİ
Mahmud Efendi’nin İsmailağa’dan ayrılması mümkün değildi. Fakat Mahmud Efendi’nin İsmailağa’dan (Beykoz) Çavuşbaşı’na götürülüş sürecini yaşadık. O süreçte sadece yaz dönemlerinde orada birkaç ay iyi hava teneffüs etmesi açısından planlandı. Fakat oraya gittikten sonra bir daha İsmailağa’ya getirilmedi.
Dolayısıyla Mahmud Efendi Hazretleri, Çavuşbaşı’na gittikten sonra oradaki yapı ‘Marifet’ isimli dergi çıkarılıyordu. Bu Marifet dergisinde devlete ayar vermeye başlanıldı. ‘Süleyman Şah türbesiyle toprak satılmaya mı başlandı’ gibi… Bir dergide bu tarz siyasi, devlete yönelik açıklamaların yapılması mümkün değil.
Muhammed Keskin’den bahsediyorum…
İSMAİLAĞA’DA KRİTİK HAMLE: 10 KİŞİLİK ÇEKİRDEK HEYET
O İSİMLER FETÖ SORUŞTURMASINA GİRMİŞ
Bunu yine yıkmaya çalışan pek çok çalışma oldu. Burada tayin edilen heyet gibi orada da heyet tayin edilmeye çalışıldı. Fakat Mahmud Efendi bunu yapmadı. Hasan Efendi’yi kendisinden sonra bıraktı. İkinci kişiyi de tayin etmesi için çok baskı yaptılar. Hiçbir şekilde kendisinden bir beyanat alamadılar. Çok direndi Mahmud Efendi. Dolayısıyla orada (Çavuşbaşı) bir paralel yapı oluşturuldu. O paralel yapının FETÖ ile ilişkilerini devlet zaten tespit etti. 15 Temmuz sonrası oradaki bazı kimseleri yurt dışına çıkış yasakları konuldu. Bunlar biraz mahfuz tutuldu o dönemde.
Aslında o yapının içindeki insanların, -kendilerini çok yakinen tanıdığım için söylüyorum- birbiriyle en ufak bir ortak yönleri yok. Yani çok kısa zamanda birbirlerine düşman olacak, parçalayacak bir özelliğe sahip hepsi. Ancak şu an itibariyle bu yapıya karşı bir birliktelik oluşturalım, düşmanımın düşmanı dostumdur kabilinden böyle bir yapı oluşturdular. Dolayısıyla şu anda o yapı üzerinden kendileri devam ediyor. Ancak İsmailağa dün bütün Türkiye genelindeki illerde, ilçelerde görev yapan ve bölge sorumlusu olan hocalarımızın hepsi buradaydı. Hepsinin burayla alakalı, Fikri Efendi ile alakalı bir endişeleri olmadığını, şeyhlerinin Fikri Hoca, tekkelerinin İsmailağa olduğunu hepsi zaten kabul etti. Hizmetlerimiz aynı şekilde devam ediyor. Ben dün o şekilde bir ifade kullandım. PTY diye. Paralel tekke yapılanması. Şu anda o şekilde devam ediyorlar.
Çavuşbaşı bitti. Yerle yeksan oldu. Şu anda orada bir yapı yok.
CÜBBELİ YALAN SÖYLÜYOR
CÜBBELİ AHMET’İN AVUKATI FETÖ’DEN FİRARİ
Sebebi şu; çok planlı hareket ediyor. Diyor ki ‘ben buna vurursam, buraya yardım edenlerin içine kuşku girecek, yardım etmeyecek. Öbür gün FETÖ’ye destekten yargılanırsınız ben söyleyeyim şimdiden’ diyor. Dolayısıyla buraya yardım edecek insanlar diyor ki: ‘Biz zaten bir gol yedik, bir daha şey yapamayız. Bu sefer geri çekiyor.’ Ama bu arada kendisinin avukatı FETÖ’den firari. Bir sürü FETÖ’yle olan yakınları, arkadaşları var. Biz kalkıp ona FETÖ İLE alakalı bir şey dedik mi?
Çok yakın arkadaşımız bizim burada, 15 Temmuz döneminde kendisinin yakın hizmetinde bulunan bir kardeşimiz. 15 Temmuz gecesi o arkadaşımızın telefonundan birini arıyor. Gözün aydın diyor. Bu adamlardan da böyle bir darbe teşebbüsü olmadan kurtulunamazdı zaten diyor. Kendisi söylüyor bunu. Ondan sonra kalkacak burayı FETÖ’cülükle suçlayacak. FETÖ’cülükle suçluyor çünkü bizim düşüncemiz ona verilmiş bir vazife var. İsmailağa çökertilecek. Mahmud Efendi Hazretleri’nin Çavuşbaşı’na gitmesiyle bu iş neticelendirildi, dolayısıyla bu nasıl neticelenir.
15 TEMMUZ’DA ŞOK TELEFON: “GÖZÜNÜZ AYDIN BU ADAMDAN KURTULUYORUZ!”
MAHMUD EFENDİ’YE GELEN ‘VATİKAN-FENER’ TAVSİYESİ: CEMAATİNİZE SÖYLEYİN…
28 Şubat ve ondan sonraki FETÖ süreçlerinde bizim bildiğimiz şey şu: Öncelikli olarak bu yapıdan önceden beri rahatsız olunduğu biliniyor. Çeşitli ilgili kişiler zaman zaman bize gelmişlerdir, -eski yani, 90’lı yıllardan bahsediyorum- Efendi Hazretlerine şunu demişlerdir: ‘Vatikan Fener-Balat bölgesinde çok yer satın alıyor sizden rica ediyoruz cemaatinize söyleyin buradan çok yer alsınlar onlara bu zemini bırakmasınlar.’
İRAN VEYA SUUDİ ARABİSTAN GİBİ BİR REJİM Mİ İSTENİYOR
İSMAİLAĞA’NIN DEVLETE BAKIŞI
28 Şubat sürecinde Hızır Efendi’nin öldürülmesi, Bayram Hoca’nın öldürülmesi hep cemaati ayaklandırmaya yönelik, devlete karşı kışkırtmaya yönelik operasyonlardır. Mahmud Efendi Hazretlerinin nasihati ‘Asla bizim devlete karşı duruşumuz olmaz. Devletin dışında bizi devlete karşı ayaklandırmaya yönelik faaliyetlerdir sakın bu oyuna gelmeyin’ olmuştur.
Mesela askere karşı sanki düşmanlığımız olduğu söylenir. Bakın ben 95 yılında askere gittim. Bana giderken babamın nasihati şuydu: Evladım, askere gidiyorsun. Nöbet tutacaksın. Sakın nöbetten kaçma. Çünkü Efendimiz Aleyhissalatü Vesselam hadis-i şeriflerinde buyuruyor, “İki göz vardır ki cehennem görmeyecek. Birisi gece kalkıp ibadet edip Allah korkusu dolayısıyla ağlayan göz. Diğeri de memleketi, milleti, iffeti için nöbet bekleyip uyanık kalan göz.” Ve eskiden dedelerimiz dermiş ki derdi bana: Böyle askeri sınırına gelirlermiş. Evladım şu iki saat tuttuğun nöbetin sevabını bana ver, hayatta yaptığım bütün ibadetlerin sevabını ben sana vereyim. Bu kadar kıymeti ifade eder. Bize askerliğin ne kadar ehemmiyetli ve kıymetli olduğunu hep gösterirdi. Ama babacığım İslam’a düşman dediğimizde, evladım onlar bilmedikleri için yapıyorlar, bir de oradaki kötü insanlar askeriyenin kötü olduğunu göstermez derdi. İsmailağa gibi tekke yapıları geçmişten beri Maveraünnehir’den gelen bu yapı hiçbir zaman devletine karşı olmamıştır. Toplumu birleştirici olmuştur. Bu toplumun çimentosudur adeta. Onun için sizin bu endişenizle aynı endişeyi taşıyoruz.
Birileri karıştırmaya mı çalışıyor? Evet karıştırmaya çalışıyor. Bakınız bunun arkasında Türkiye’deki bu cemaatlere karşı en büyük operasyonların arkasında ben Şii anlayışın olduğunu da düşünüyorum.
İSMAİLAĞA CEMAATİ 15 TEMMUZ GECESİ NEREDEYDİ
FETÖ KONUSUNDA İSMAİLAĞA CAMİASI NE DÜŞÜNÜYOR Biz 1985’ten bu yana hep ifade ettik ‘bunlar cemaate benzemiyorlar’. Fakat bunu daha çok anlayanlar 15 Temmuz’da anlamış oldular. Biz cemaat olarak varız. Bizim çok önemli yönümüz vardır. Mahmut Efendi bize makam, koltuk, ünvan peşinde olmayacaksınız dedi. Bizim hiçbir zaman devlete ilgisiz kalmamız beklenmez. İdareye, yönetime ilgisiz kalmamız beklenmez. En basitinden oy kullanıyoruz. |
İSMAİLAĞA BAKANLIKLARDA ÖRGÜTLENİYOR MU
Diğer devlet içindeki yapılanmaya gelince. Bizim mali açıdan en ufak bir bagajımız yok. Biz kendimizi bağımsız olarak vakfımızı derneklerimizi denetliyoruz. Çok yakın zaman da devlet tarafından denetleme yapıldı. Her şeyimiz çok açık ve şeffaftır. Devlet içinde yapılanmaya gelince bizim böyle bir gündemimiz yok. İsmailağa Cemaati bugüne kadar devletin içinde, Diyanet dahil olmak üzere böyle bir yapılanma sürecine girmedi.
Yaptığımız din hizmeti bunun için. Gayet tabii ki okuyan, İslami ilimler alanında yetişen insan bir iş yapacak olsa Diyanet’te imam olabilir, Kur’an kursu hocası olabilir. Bizim Adalet Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı içinde örgütlenmemiz yok. Bizim örgütlenmemiz sahada, kahvede, bakkalda, manavda hatta ve hatta meyhanelere dahi hocalarımız gider. Beş dakika bizi dinleyin derler.
İSMAİLAĞA CEMAATİ’NİN MENSUPLARININ SAYISI
İSLAM’I ANLATTIKLARI SUBAYIN ACI AKIBETİ
Ben şahit olduğum hadiseyi anlatıyorum. Bir gün onu çağırdı, dedi ki: ‘Biz yanlış yaptık bugüne kadar, dedi. Biz hep insanları irşat ettik. Dini insanlara anlattık. Ama hiç askerlere anlatmadık. Askerlere de doğru olanı anlatmamız lazım, yanlışı biliyorlar’ dedi. Onun üzerine ona bir görev verdi, dedi ki: ‘Sen bir davet ver, üç beş kişi davet et. Yemek esnasında onlara anlat. Allah’ı, Resullulah’ı anlat bilsinler’ dedi. O da ‘tamam’ dedi. Aradan uzun zaman geçti. Bir veya bir buçuk sene geçti. Sordu ona. ‘Genç Hoca ne yapıyorsun’ dedi. Dedi ki ‘hakikaten biz bu konuda hiç çalışmamışız. Ben dediğinizi yapmaya başladıktan sonra çok faydalı olduğunu gördüm. Pek çok kimsenin İslam’a ve size bakışı değişiyor’ dedi. Çok kısa bir zaman sonra o abimiz evinde kendi silahıyla kendini vurmuş halde bulundu. İntihar etti dendi ve öyle gitti.
DEVLET CEMAATLERE OPERASYON YAPARSA…
İSMAİLAĞA’DA İŞLENEN CİNAYETLER 1998’de damadı Hızır Efendi’yi camide şehit ettiler. 2006 yılında Bayram Ali Hoca’yı camide şehit ettiler. Bu iki şahsiyet de normalde dışarıda herhangi vazifesine giden, sabah akşam gezebilen insanlardı. Dışarıda çok daha rahat bu cinayeti işleyebilecekken bizatihi İsmailağa Camii içerisinde bu yapıldı. Bayram Ali Hoca da İsmailağa mihrabında sohbet verdiği esnada şehit edildi. Cemaati tahrik etme, cemaate korku verme, buradan söküp atmaya yönelik bir takım operasyonlardı bunlar. |
FETÖ İSMAİLAĞA’YA SIZMIŞ OLABİLİR Mİ
Mahmut Efendi Hazretleri’nin şahsiyeti kamuya mal olmuş bir kişi olduğu için zaman zaman birçok insan solculardan, sağcılardan, marksistlerden, şunlardan, bunlardan birçok insanın kapısı açık olduğundan cemaat ve cemiyet gözetmeden ziyaret edenler oluyordu.
Fakat bu bölünme ve parçalamayla alakalı biz 2015 yılında istihbarat raporları geldi bize. Bu yapıdan da 10 tane yapı çıkarılacağı söylenmişti zaten. Bunu ilk defa konuşmuyoruz. Ve ne hikmetse bu yapıda ismi geçenleri birçoğu da karşı tarafta şu an konuşlanmış durumda. Ve yakın süreçte onların da ayrışacağını hep beraber izleyeceğiz. Bununla birlikte İsmailağa camiası devlet tarafından akreditesi yapılmış bir cemaattir. Güvenilirliği sağlanmıştır. Hiç şüpheniz olmasın. Bunu her yerden sordurabilirsiniz. Aile olarak da böyledir, yapı olarak da böyledir. Zaten barındırmaz kendi içinde. Bunun dışında basında cemaate yapılan müdahaleler var. Masa başı haberler yapılıyor. Bir tanesi bizi kadızadelere benzetmişti. Ben böyle zaman zaman can acıtıcı bu yazıları, toplumdaki bu değer düşününü sağlayalım şeyleri, aslında biraz çok özür diliyorum ama Nakşi ve Bektaşi kavgasının aslında devam ettiğinin işaretidir bu. Mesele bu.
Onun dışında bizi FETÖ’cülükle suçlayanlar, bu yapının bozulduğuyla alakalı tezvirat yayınlayanlar aslında tersten algı yapıyor. Geleneksel yapıyı koruyanlar, Türkiye’nin güvenliğini sağlayacak olan yapılardır. Onun dışında cemaatten ayrılarak vekillik adı altında birtakım yapılanmalara gitmek aslında tarikatın haricinde cemaatleşmek bir nevi modern dünyaya ayak uydurmaktır. Türkiye önümüzdeki süreçte de çok ciddi sıkıntılardan geçeceği hepimizce malum. Bu yapıları ayakta tutacak olan şeyler vicdani yapılar, unsurlardır. Bizde dinamik bir yapılanma yok. Hani diyorsunuz ya işte her şey çıkıyor bir şeyler söylüyor. Bizde hiyerarşik bir yapılanma yok. Tekkelerde olmaz. Müntesip olanlar bunu bilirler. Şeyh efendi etrafında teşkilatlanmış bir halka olur. Üst emir ilişkileri vakıf ve STK ilişkileridir. Şimdi İsmailağa da modern toplumla geleneksel arasında aslında sıkışmış durumda. Bir tarafıyla ‘niçin açıklama yapılmıyor’ diye baskı yapılırken öteki taraftan ‘basın ve medyaya niçin müdahil olmuyorsunuz?’ deniliyor.
TİCARET VE OKUL YAPILANMALARINDA YOKUZ
MAĞDURİYETLERİMİZİ GÖMÜYORUZ
BÜTÜN TARİKATLARA AYNI OPERASYON
Buna Cübbeli Ahmet özelinde İsmailağa üzerinden okuyorsunuz ya, yanılıyorsunuz. Bütün tarikatlara yapılıyor bu operasyon. Bunun yansımalarını çok yakın süreçte Türkiye şartlarını hep beraber göreceğiz. Ama burada konuştuğumuz mesele bunun ötesinde bir şey. Sizden ayrılanlar ya da şunu biliyoruz ki Cübbeli Ahmet gelen kişi hiçbir zaman bu tarikat kelimesi içerisinde ne halife oldu, ne de vekil oldu. Haliyle o filtrenin dışında birisiydi. O bir vaizdi. Doğal olarak cemaatinin vaizi olarak bütün kamuoyunda doğal olarak böyle bir bu sıfatla ortada olduğu için İsmailağa cemaatini de hep temsil ediyormuş gibi göründü. Doğru. Şimdi cevap bu kişi İsmailağa Cemaati’nin merkezi olan bu tepkiyi Fethullahçı terör Örgütünün peşinden gitmekle itham ediyor. Siz de kendisine itham ettiniz hem de çok sarih bir örnek de verdiniz 15 Temmuz gecesi yaşanan hadiseyle ilgili. Bu çok net. Yani bilmiyoruz artık bu sizin ithamlarınız ya da onun karşı ithamlarıyla alakalı. Bir şey ortaya çıkacak muhakkak surette. Bizim gönlümüzün nerede olduğu belli ki buradayız yani.
O bahsettiğiniz kişinin 15 Temmuz sürecindeki durduğu tavrı bir tarafa koyun. Örnek veriyorum size; ‘Oy kullanmanın caiz olmadığı’yla alakalı olan fikri var mesela. Bunu nereyle bağdaştıracaksınız? Bizimle tamamen ayrışan bir yapısı var onun da. Her ne kadar bugüne kadar burayla beraber olmuş gibi gözükse de… Dolayısıyla bizim ayrışan kimselerin mutlaka temelde çok farklı bir tavrı, bir çizgi, bir yapısı vardır. Eğer ön plana çıkmış birisi değilse onlar zaten onlara tabi olan kişiler demektir. O yüzden o bahsettiğiniz kişiyle alakalı bizim ta eskiden beri bu anlamda ayrıştığımız noktalar var.
‘CEMAAT BÖLÜNDÜ’ ALGISI…
BİZDE ANARŞİST ANLAYIŞ YOK
Yani bizim yetiştirdiğimiz. Ama buraya gönül vermiş, buranın ilhamıyla yetişmiş olabilir ama ‘Biz şunu yetiştirdik’ diye bir şey yoktur. Dolayısıyla bu yönüyle FETÖ’yle bağdaşmamızın imkan ve ihtimali yok. Yani birbiriyle kaynak olmayacak iki tane yani farklı bir cisim gibiyiz biz. Bir de şunu arz etmek istiyorum; ‘Devlete sızmak’ dediniz. Bakınız şu kıyafetimizle biz aslında bir meydan okumada değiliz. Ben bunu söylediğim için bazen tehdit ediyorlar. Halbuki daha geniş manada söylüyorum. Bizim Nakşi geleneğimiz böyle anarşist, kavgacı bir anlayış yok.
YILLAR ÖNCEKİ TARİHİ TOPLANTI: “KIYAMA KALKALIM!”
Mekke-i Mükerreme’den Buhara’ya, oradan buraya… Biz de devlet geleneğine sahibiz. Ama bu devletin yanlış sisteminin, yanlışlarının da her şeyini baş üstü manasına gelmiyor. Ama biz diyoruz ki mesela bugün Suriye’de devlet yok. Yani devletin kontrolü gidince ee benim, senin namus emniyetimiz yok. Yani şöyle ‘Devlet de olmasın, namusun da olmasın.’ Bunu kimse diyemez. Biz onun için bu yapıya Efendi hazretlerimizin talimatıyla 1980’de önce, 1977 senesinde Metin Yüksel şehit ediliyor. Arkasından 1980’e yakın, yani ihtilalden önce Efendi Hazretlerimizin de olduğu bazı hocaefendiler toplanıyorlar. Metin Yüksel’in babasını riasetinde biraz daha Doğu ve Güneydoğu ulemasının ağırlıklı olduğu bir toplantı. Oradaki tema ne: ‘Kıyama kalkalım.’ Suriye’de bunu yaptı ulema. Hata ettiler. O zaman Mahmut Efendi çok genç. Buna bu şekilde asla razı değil.
Orada Efendi hazretleri ‘bir aşır okunsun’ buyurunca bir hafız euzü besmeleyi çekti ve Nisa suresinde şu ayeti okudu; ‘O kimselere bakmaz mısın ki? Onlara denildi ki, ‘ellerimizi çekin’. Yani ellerinizi kılıçlardan, tetiklerden çekip namazınızı kılın, zekatınızı verin. Sonra onlara vakit geldiği bir zaman sonra hadi şimdi Allah için cihat edin dendiği zaman…’ Ayetin meali devam ediyor. ‘O şeyler hepsi şimdi niye oldu? Bizi yaşayacaktık. Bırakın bizi yaşayalım’ dediler diye devam ediyor ayeti kerime…
KIYAFETİMİZ GİZLENMEDİĞİMİZİN DELİLİ… DEVLETE SIZMAMIZA İMKAN DA İHTİMAL DE YOK
ANASOL HÜKÜMETİNİN İSMAİLAĞA’YA GÖNDERDİĞİ İSTİHBARATÇI
Ecevit döneminde Gıyaseddin adında bir istihbaratçı buraya gelmişti. Dedem (Mahmud Efendi) onu çok yakın tuttu kendisine. Hatta gittiği her davette çağırılmadıysa mutlaka arayıp çağırıyordu. Daha da ötesi kendi has odasının anahtarı çoğaltarak Gıyaseddin Bey’e verdi. Dedi ki, ‘Sizde de bulunsun. Ne zaman girmek isterseniz girersiniz. İkincisi muhterem dayımın ifade ettiği bir şey daha var. Hani devlet kalabalığı istemez. Gayet tabii bir şey, güvenlik problemidir. İkinci Murat, Hacı Bayram Veli hikayesi çok anlatılır. Derdi ki dedem, “Hazreti Fatih döneminde dahi olsak devlet bu kadar kalabalığı bir arada görmek istemez. O yüzden kalabalık toplanmayın. Az gözükün, öz gözükün.” Bir şey daha söyleyeyim; bir defa Anadolu’ya çıkmak istiyordu kendisi. Fakat ‘çıkmıyorum’ dedi. ‘Niye’ diye sordum, dedi ki; “Çıkarsam çok insan peşine takılıyor. Bu da devletle alakalı bir güvenlik sorunu teşkil edecek korkusu taşıdığım için devletimi zora sokmak istemediğim için kalabalıklara karışmamaya çalışıyorum” demişti.
DİĞER CEMAATLERLE BAĞ Başka diğer cemaatlerle biz aylık olarak bir araya geliyoruz. Hocalarımız kendi cemaatlerini temsilen bir araya geliyor. Bir sohbet oluyor, bir gündem belirlenirse o gündem üzerinde istişarelerimiz oluyor. Bizim cemaatler arasında bir ünsiyet, bir diyalog, bir münasebet olarak zaten öteden beri görüşmelerimiz var, devam ediyor. Bu kamuoyuna yansımıyor ama aylık mutad olarak bu birliktelik devam ediyor. |