İsveç’te ‘NATO’ etkisi: ‘Kürtler baskı altında ama halk onları koruyacak’
İSVEÇ –Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğini onaylamasının ardından gözler artık onaylamayan tek ülke olan Macaristan’a çevrildi ancak iki ülke arasındaki sürecin ülkedeki Kürtler üzerindeki etkileri gündemdeki yerini koruyor.
İsveç Radyosu geçtiğimiz günlerde ülkede 23 yıldır yayın yapan Kürtçe Servisi de dahil olmak üzere birçok radyo hizmetinin sonlandırılacağını duyurdu. Ekonomik nedenlerden dolayı alındığı belirtilen karara göre Kürtçe, Rusça ve Dicle dilleri kapatılacak, ülke genelinde yayınlanan birçok podcast ve program da sonlandırılacak. Radyo yönetiminden yapılan açıklamalarda, ülkedeki Kürt nüfusun entegrasyonunun sağlandığı ve yeni Kürt mültecilerin beklenmediği gerekçesiyle hizmetin durdurulması kararı alındığı belirtildi.
Söz konusu karar, Kürt diasporası tarafından İsveç’in Kürt politikasındaki yön değişikliğinin bir sonucu olarak değerlendiriliyor. Özellikle Türkiye ile NATO üyelik görüşmeleri başladıktan sonra ülkede çok önemli gelişmeler yaşandı.
Sürecin başında Türkiye’ye yönelik devam eden silah ambargosu kaldırıldı. Türkiye’nin “iade edilmesini istediği” isimler ülkeden gönderilmese de birçok Kürt mülteci ve göçmen hakkında sınır dışı kararlar alındı ve bu kararların bir kısmı uygulandı. Demokratik kitle örgütlerinin faaliyetlerine katılan Kürt gençleri İsveç İstihbaratı (SÄPO) tarafından işaretlendi ve ikamet hakları engellendi. Ülkenin terör yasası Türkiye’nin talepleri doğrultusunda değiştirildi ve “Heyva Sor a Kurdistan” adlı yardım kuruluşunun banka hesabı kapatıldı. Bu arada Rojava’da IŞİD’e karşı mücadeleye başından beri destek veren İsveç, bölgede Suriye Demokratik Güçleri (QSD) ve YPG ile uzlaşı sağladı.
Gazeteci-yazar Kurdo Baksi ve uzun yıllardır Kürtçe Servisi’nde çalışan gazeteci Beşir Kavak ile uzun süredir devam eden NATO sürecinin İsveç’in Kürt politikalarına etkisini ve İsveç Radyosu Kürtçe Servisi’nin kapatılması kararını konuştuk. .
‘BENİMLE İLETİŞİME GEÇEN SADECE 42 KÜRT MÜLTECİ VAR’
Türkiye’nin İsveç’e karşı veto hakkını çok iyi kullandığını belirten Baksi, şöyle konuştu: “Silah ambargosunun kaldırılması, SÄPO’nun devreye girmesiyle Kürt mültecilere ikamet hakkı verilmemesi, Kürt sığınmaevlerinin kapatılması gibi gelişmeler oldu. İsveç Radyosunun Servisi. İsveç İstihbaratı, Türkiye’ye dost görünmek için yüzlerce Kürt’ü terörist olarak etiketledi. Bu süreçte benimle iletişime geçen sadece 42 kişi istihbarat tarafından bizzat tespit edildi ve İsveç için güvenlik tehdidi olarak görüldü. Tabii bu süreç sonunda İsveç’in Türkiye’nin istediği isimlerin hiçbirini iade etmediğini de belirtmekte fayda var.”
‘İSVEÇ’TE NATO’YU DESTEKLEYENLER KÜRTLERE DE DESTEK VERECEK’
Baksi’ye göre Kürtlere yönelik bu siyasi baskının iki nedeni var:
“Öncelikle aşırı sağcı İsveç Demokratları (SD) hükümetin politikalarında oldukça aktif ve Eylül 2022’den bu yana eyalette ciddi bir göç karşıtı eğilim var. İkincisi, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden sonraki savaş atmosferi. İsveç’teki sağcı gruplar, Putin’den kurtulmak için savaş tehlikesini öne sürerek NATO’ya katılmak istiyor ve bunun için her şeyin yapılmasını, gerekirse Kürtler konusunda taviz verilmesini savunuyorlar. Hükümet yetkilileri bu çalışma tamamlanana kadar mevcut ilişkinin devam edeceğini belirtiyor. Ama bundan sonra ilginin nasıl devam edeceği elbette bir iki ay sonra belli olacak. Umarım bu ilişki sonsuza kadar sürmez.
Ama okuyuculara şunu söylemek istiyorum. Her ne kadar İsveç güvenlik yetkilileri Kürtlere karşı çok sert bir yaklaşım sergilese de İsveç halkı ve aydınları Kürtleri çok seviyor. Uluslararası basında bu durumu aksi gibi gösteren bazı manşetler görüyorum ve buna üzülüyorum. NATO üyeliğinin ardından İsveç halkı kendi hükümetine karşı çıkacak ve Kürtleri destekleyecektir. Bunun işaretlerini şimdiden görebiliyorum. İsveç’in en ünlü yazarları, aktörleri ve eski siyasetçileri her zaman Kürtleri destekledi. “NATO karşıtı olanlar zaten Kürtlerle dayanışma içerisindeydi, NATO yanlısı olanların da bu süreçten sonra Kürtlere destek vereceğine inanıyorum.”
‘OLOF PALME’NİN ÖLDÜRÜLDÜĞÜNDEN DAHA ZORLU BİR SÜREÇTİ’
Geçmişteki gelişmeleri son gelişmelerle karşılaştıran Baksi, şu çarpıcı ifadeleri kullandı: “Son 20 ay bizim için Olof Palme’nin öldürüldüğü dönemden daha zorlu bir süreç oldu. Mesela yardım kuruluşlarının ve derneklerin banka hesapları hiçbir zaman kapatılmadı. “İnsanlar, evlendiği kişinin ‘terörle bağlantılı’ olduğu gerekçesiyle güvenlik tehdidi olarak etiketlenmedi ve bu nedenle ikamet hakları engellenmedi.”
‘İSVEÇ’İN KÜRT SİYASETİ MART AYINDA NET OLACAK’
Baksi, İsveç’in hangi yöne gideceği konusunda Mart ayına işaret etti: “İsveç’in politikası ‘PKK’dan uzak dur, YPG’ye yakın ol’ şeklindeydi. NATO süreciyle birlikte YPG’den de uzak durulmuştu. NATO’dan önce PYD temsilcileri burada resmi düzeyde karşılanıyordu ancak daha sonra bu bağlantılar olumsuz etkilendi. Bu süreçten sonra ilişkilerin eski seyrine döneceğini düşünüyorum. Macaristan’ın 26 Şubat’taki kararını bekliyorum, o zamana kadar net bir şey söylemek doğru olmaz. “Mart ayı sonunda İsveç’in Kürtlere yönelik politikası kesinlikle değişecek.”
‘KÜRTÇE’NİN AZINLIK DİLİ OLARAK TANINMASI İÇİN ÇALIŞMALARA BAŞLADIK’
İsveç Radyosu’nun Kürtçe Servisi’nin kapatılması kararında NATO sürecinin etkisine vurgu yapan Baksi, Kürtçenin azınlık dili olarak tanınması için çalışmalara başladıklarını duyurdu:
“Kürtçe İsveç Radyosunda kalıcı dil statüsündeydi, diğer diller gibi ‘geçici’ bir konumu yoktu. Bu sürecin NATO süreciyle ilişkilendirilmesi gerekiyor. Bu kararlar 6-7 ay önce alınmıştı ama şu anda uygulanıyor. Devletin bu konuya doğrudan müdahalesi olmasa da İsveç Radyosu’nun yönetim kurulunun çoğunluğu hükümet partisine yakın kişilerden oluşuyor. Üstelik İsveç Demokratları, göçmenlerin İsveç Radyosunda yer almaması gerektiğini açıkça savunuyor. Sosyal Demokratların (S) rolünü de tartışmalıyız çünkü onların bu konudaki tutumunun ne olduğunu bilmiyoruz. Kürtçe Servisi 23 yıldır yayın yapıyor ve artık ‘İsveç’e daha az sayıda Kürt gelecek’ deniyor. Dolayısıyla Kürtçe hizmetinin devam etmesine gerek yok.’ Ama herkes Ortadoğu’nun ateş altında olduğunu biliyor. Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı ülkelerde sorunlar söz konusu olduğunda ilk darbeyi hep Kürtler alıyor.
Önümüzdeki on yıl içinde Kürtler daha az gelecek. Farklı dillerdeki radyo yayınlarının asıl amacı ülkeye yeni insanların entegrasyonu olsa da okuma yazma bilmeyenlerin haber alma haklarını kullanabilmeleri de sorunun önemli bir parçasını oluşturuyor. Öte yandan Kürt dili tehdit altında ve Türkiye’de Kürtçe üzerindeki baskı devam ediyor. İsveç’te 100 bin Kürt var ve bu sayı ülkedeki diğer halklar dikkate alındığında oldukça yüksek. Tüm bu gelişmelerin ardından Kürtçenin azınlık dili olarak tanınması için çalışmalara başlıyoruz. “Bu tanınma sağlandıktan sonra İsveç Radyosu’ndan veya başka yerlerden Kürtçe diliyle ilgili bu tür kararlar alınması mümkün olmayacaktır.”
‘DÖRT TEMEL DİL ARASINDA KÜRTÇE TERCİH EDİLİYOR’
Uzun yıllar İsveç Radyosu’nda gazetecilik yapan ve Kürtçe Servisi’nin dört çalışanından biri olan Beşir Kavak, kararın hem kendileri hem de radyonun diğer bölümlerindeki çalışanları için büyük bir sürpriz olduğunu belirtti:
“Hepimiz şok olduk. Kürtçe Servisi’nin radyoda çok değerli bir yeri var. Dolayısıyla kimse böyle bir kararı beklemiyordu. İsveç’te enflasyon nedeniyle Radyo, yayınına devam edebilmek için giderlerini kısma kararı aldı. Arapça, İngilizce, Somalice, Farsça ve Kürtçe büyük göçmen kümelerinin konuştuğu dillerdir. Radyonun aldığı kararda, toplumdaki durumun değerlendirilmesiyle Kürtçe yayın ihtiyacının azaldığı belirtildi. İsveç Radyosunun yayınları göç hareketlerinin durumuna göre değişiklik göstermektedir. 2000’li yılların başında Türkçe, Sırpça, İspanyolca gibi dillerde yayınlar sonlandırılarak Kürtçe Servisi açıldı. Artık kapatılmasına karar verilen Tigrinya dilindeki yayınlar korona sürecinde proje olarak planlanırken, Rus Servisi Ukrayna savaşı sonrasında hizmet vermeye başladı. Kürtçe bu iki dilden farklı olarak uzun yıllardır kullanılan bir dildi. Aynı zamanda Kürtçe azınlık dili statüsünde de değildir. “Ekonomik nedenlerle alınan bu kararda diğer dört temel dil arasından Kürtçe tercih edildi.”
‘İSVEÇ RADYOSUNUN BU KARARI BAĞIMSIZ OLARAK VERDİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM’
İsveç’teki Kürt toplumunda bu kararın NATO süreciyle ilgili olduğuna dair yaygın bir algı bulunduğunu belirten Kavak, kendisinin böyle bir tespit yapmayacağını ve başta İsveç Radyosu olmak üzere ülkedeki kamu yayın kuruluşlarının bağımsız yönetildiğini vurguladı:
“Türkiye’nin İsveç’ten Kürtçe hizmetiyle ilgili talepte bulunmuş olması mümkün ama bu konuda net bir şey bilmemiz mümkün değil. Öte yandan İsveç Radyosu bağımsız bir yayın organıdır ve ülkedeki siyasilerin radyonun yayın politikalarına müdahale ettiğine hiçbir zaman tanık olmadık. Bu konunun ardından radyo yönetimi bize kesin olarak böyle bir müdahalenin olmadığını söyledi. 10 yılı aşkın süredir burada çalışan bir gazeteci olarak şunu söyleyebilirim ki, radyo unsurları ve hatları dahilinde, hiçbir müdahale olmadan, bağımsız olarak yayın yapıyoruz. “Yönetim bu kararları bağımsız olarak veriyor diye düşünüyorum.”
‘KAPANAN VE SONRA YENİDEN AÇILAN YERLER VAR.’
Kürt Servisi ile değerli bir dayanışmanın geliştiğini kaydeden Kavak, “Öte yandan ülkedeki Kürtlerin bizimle çok güçlü bir dayanışması var. İsveç Radyosunun diğer bölümlerinde çalışan arkadaşlarımız da radyo yönetimine yazı yazarak Kürtçe Servisinin kapatılmamasını talep etti. Ancak radyonun kararının net olduğunu ve geri çekilmesinin oldukça sorunlu olduğunu söyleyebilirim. Ancak daha önce kapatılıp birkaç yıl sonra yeniden yayınlanmaya başlayan basımları da bulunmaktadır. “Bu sürecin bizim için nasıl işleyeceğini zaman gösterecek” dedi.
Radyonun kendileriyle çalışmaya devam etmek istediğini ve radyonun diğer servislerinde de çalışma imkanlarının bulunduğunu belirten Kavak, Kürt Servisi çalışanları olarak şu anda ne yapacaklarına karar vermediklerini söyledi.
‘KÜRTLERDE BÜYÜK HAYAL KIRIKLIĞI VAR’
Uzun yıllardır ülke medyasında yer alan ve özellikle ülkedeki Kürtlerin nabzını tutan Kavak, NATO sürecinin etkilerini şu sözlerle aktardı:
“Kürtlerde büyük bir hayal kırıklığı var. Kürtler geldikleri ülkenin tam tersi bir yere geldiklerini sanıyorlardı. Ancak süreç değişti. İsveç’te siyasetçiler dillerini tamamen değiştirdiler ve bu değişim günlük hayatta da hissedildi. Özgürlükler, demokrasi ve insan hakları açısından çok ileri düzeyde olan bu ülkede yaşananlar büyük bir hayal kırıklığıydı. Bu hayal kırıklığı özellikle uzun zaman önce İsveç’e gelip entegre olmuş kişilerde görülüyor. İsveç’te doğup büyüyen, NATO süreci nedeniyle bunalıma giren ve işe gidemeyen insanlara tanık oldum. Çünkü orayı kendi ülkesi gibi görüyor, bu ülkeyle ve maliyetiyle gurur duyuyor. Bir anda tüm durum tersine dönüyor.
Öte yandan İsveç’in Türkiye’nin kurallarının tamamını kabul ettiğini söylemek de doğru değil. Ancak İsveç öyle bir tablo sergiledi ki, ilk başta ülkeyi Rusya’ya karşı savunmak adına NATO’ya katılmak istediler, ancak sicili Rusya’dan daha kötü olan başka bir devletin demokratik olduğu söylendi. Türkiye’nin tam olarak istediği bir dilin kurulması Kürtlerde bu hayal kırıklığının oluşmasına neden oldu. İnsanlarda ‘İsveç bu kadar yaptıysa Kürtçe Servisi’ni de kapatma kararı aldı’ algısı oluştu. Bunların dışında özelde İsveç Radyosu ve genel olarak İsveç medyasının bu süreçte hükümete ve siyasetçilere çok olumlu bir sınav verdiğini de eklemek isterim.”
(DIŞ HABER SERVİSİ)